14 Şubat 2017 Salı

Anlatsam Mı Anlatmasam Mı ? PART 11

---akıllı evlenince böyle götürülür dedi.
-uzun zamandır spor yapamıyorum kas yapayım diye böyle götürüyorum dedim
-romantizm fakirisin kelebek dedi
amk ben fakiriysem sen de çeneni tut.ne güzel taşıyoz işte
-sözlülük romatizmi öldürürmüş dedim
bu sırada yatağa geldik
onu yavaşça yatağa bıraktım
birden birşeyler yapacak olmanın heyecanı ile utandım kıpkırmızı oldum
evet kırmızı ben yine ben
utangaç halimden oldukça haz alan ebru da
ellerimden tutup beni kendine çekti
-bir öpücük verir misin sözlüne dedi
-evlenmeden olmaz ebru kusura bakma dedim
-zorla öperim o zaman dedi
-kol kaslarına güveniyorsan dene dedim
biraz daha çekti kendine, sizce karşı koyarmıyım amk.
-hiç zor olacağa benzemiyor dedi
yaklaşıp öptü. sonra bıraktı öpmeyi bana baktı
-bu kadar mıydı? dedim
-daha ne olsun sözlümü öptüm işte dedi
-iyi ben yatayım o zaman alacağını almışsın sen dedim
-senin almak istediğin bir şey mi var yoksa dedi
-bilmem dedim. nasıl bir şekilde dediğimi tahmin edersiniz
-kol kaslarına güveniyorsan dene dedi
-benim kadar güçsüzsen hiç sorun olmayacağa benziyor dedim
-dene bakalım dedi
ilk denemelerimde karşı koydu. gülerek ve naz yaparak
yataktan kalktım bir kaç esneme hareketi yaptım
-ne yapıyorsun deli diyerek öylece bana baktı
-zorlayacağa benziyorsun ısınmam lazım dedim.ona aldırmadan ciddi bir şekilde esnemeye devam ettim o gülme krizindeyken
sonra yatağa geçtim
uzandım
-ne oldu dedi.
-çok yoruldum. maç yapacak halim kalmadı dedim.
-masaj yapayım istersen dedi
-hani istemiyordun dedim
-naz da mı yapmayalım dedi
-sözlünü usandırdın iyi geceler sana dedim
o üstüme atladı
tekrar öptü bir kere
-nerde kaldığımızı hatırlattı mı sana dedi
-biraz daha kopya verir misin dedim
ilkine göre biraz daha uzun süren bir kez daha öptü beni
sonra da olanlar oldu malumunuz.
ertesi gün kalktık
artık alanyaya gitme günüydü
sabah kalhvaltı için otel restoranında buluştuk
kahvaltıda bayanlar deniz gidip akşam üzeri dönmek istediklerini söylediler.
ama biz ebrunun babasıyla denize giderken
ebru annesi ile kısa bir çarşı turuna alışveriş için gittiler
ebrunun babası ile
maaş konusunda konuştuk
-maaşıma zam istemiyorum. diğer personelin bu duruma vereceği tepkiyi az çok tahmin edersiniz.bu durumdan rahatsız olmak istemiyorum. zaten yeterince yüksek maaşım dedim
-kimin haberi olacak ki dedi
-muhasebecinin olur. müdürün olur onların da ağızlarını ne derece tutabileceği soru işareti dedim
-söz verdim ama eşime dedi
-zam yaptığınızı söylersiniz olur biter dedim.
-tamam o zaman sen bilirsin ama bir şartım var dedi
-nedir dedim
-bunu söz hediyesi olarak gör. ehliyet masrafların benden dedi.
-şartınızı kabul etmiyorum kusura bakmayın dedim
-neden dedi
-böyle yapacaksanız. bana maaş da vermeyin zaten. herşeyi siz ödüyorsunuz dedim
-iyi sen bilirsin dedi
bir süre oturduk ben denize girdim çıktım
biraz daha uzandıktan sonra ebrular geldi
nerden aklına geldiyse
-hadi jet skiye binelim dedi
iki tane kiraladık 15 dakikalığına.
birisine ebru ile ben diğerine de ebrunun babası tek başına bindi. ebrunun annesi binmek istemedi
o heyecanı yaşayıp
biraz da yüzdükten sonra otele döndük
üzerimizi değiştirip
yolculuk için hazır hale geldik
antalya aksuya kadar yemek yemedik.
aksudaki köftecide köfte yedikten sonra alanyaya döndük
bugün izinlisin dedi babası ama ben aksam servisinde otele gittim
millet vaaaay falan diye karşıladı
kimden duydularsa duymuşlar amk.
onlardan kimse gelmedi akşam
ebruyla mesajlaştık otelde olduğumu söyledim
ve iş çıkışı buluşmak üzere sözleştik
işim bitince yanına gittim
yorgun olduğumuz için fazla durmadan gönderdim onu bende gittim yattım
ertesi gün ehliyet için başvuruya gittim.
biraz daha zaman vardı yeni derslerin başlaması için
bu durumu ebrunun babasına da söyledim otelde.
ebrunun babası şoförü çağırdı
bana direksiyon dersi vermesini söyledi
aksam üzeri antre saatimde
ilk denemelere başladık
eli el freninde
şöyle yap böyle yap derken
bir kaç başarısız araba kaldırma denemesi
daha sonra stop ettirme sayısında ki azalma ile
birinci viteste yavaş yavaş sürmeye başladım
ikinci gün ki eğitime ebru da geldi
ama onu arabaya bindirmedim.
4 gün üstüste gittik
biraz daha öğrenmiştim artık sürmeyi ama heyecan vardı
şoför tamam oldu bu iş sana sadece pratik lazım artık dedi
ona telefon geldi
arabadan indi bana da yavaşça tur at dedi
geri geri sürerken gaza yanlışlıkla fazla yüklendim
heyecanım artınca direksiyonu da ters tarafa kırdım ne oluyor amk derken
ayaklarım dolandı yine gaza bastım
araba 1 bucuk metre yükseklikteki bahçeye düştü
ters dönmüş bir şekilde
ben emniyet kemeri asılı olduğu için yukarda kaldım
bacaklarım direksiyona sıkıştı
alnımın üzerinde saçların başladığı yerin hemen üstünde kanama başladı
tepesi aşşağı olduğum ve tüm kan oraya pompalandığı için daha fazla akıyordu
sağdan soldan yetişenler beni arabadan çıkardılar
arabanın durumu pek de iyi gözükmüyordu
ebrunun bu durumdan haberi olmaması gerekiyordu
hastaneye gitmek gerekiyordu
babasına hesap verilmesi gerekiyordu
polis e cevaplar verilmesi gerekiyordu
bi arabayı süremedin amk diye kendime küfürler edilmesi gerekiyordu
hastaneye gittik önce arabayı orda bırakarak
doktor tutturdu dikiş atacam diye
dikiş atılması demek
saçların önünün kazınması demek
bu durumda ebrunun haberi olacağı ilk aklıma gelen şey olduğu için şiddetle karşı çıktım
zaten o kadar da büyük bir kesik değildi
doktor atmam lazım dedi
sinirlendim doktora
-sorumluluk benim atma dikişi ödemeyi atmış gibi yaparız merak etme dedim
doktor da bana kızdı ama ben kazandım.
biraz pansuman yaptılar
bacaklarımda da bişey yoktu yürüyebiliyordum zaten
polis de
kara yollarına zarar vermek. ehliyetsiz araç kullanmak ve ekleri şeklinde bir sürü ceza yazdı
arabayı sanayine çekici vasıtası ile gönderdik
şoför mecburen olduğu için ebrunun babasına haber verdi
arabada değil bende bir şey var mı diye heyecanla geldi
o günden sonra bir daha koltuğa oturmadım beyler. hala ehliyetim yok
ebrunun haberi oldu
o da kızdı bana neden dikkat etmiyorsun diye. şoföre kızar gibi oldu bir ara neden yalnız bıraktı diye ama ben müsade etmedim
sonuç olarak arabada maddi zarar
bende rezil olma
şoförde pişmanlık
ebruda da korku oldu bana birşey olacak diye.
bu akşam izinlisin dedi ebrunun babası
halbuki izni gerektirecek bir durum yoktu
hemen arkasından ebru aradı
-bu akşam gel beni al dedi
olayda onun parmağı olup olmadığını öğrenmek için
-çalışıyorum bu gece dedim
-babam izin vermedi mi sana dedi
böylece ebrunun olayda parmağı olduğunu anladım
-başka bir kızla randevum var ebru dedim
-kızmıyorum dedi
-tamam o zaman akşam gelirim dedim
akşam gittim onu evden aldım
-nereye gidiyoruz dedim
-şu restorana dedi
-ne yapacağız orda dedim
-yemek yiyeceğiz dedi
-ben yedim yemek dedim. yemediğim halde
-acıkıncaya kadar bekleriz o zaman dedi
restorana gittik
yemekleri söyledik.
heyecanlıydı
bir şeyler sakladığı belliydi
yemek sonrası anladım nedir heyecanın sebebi diye
-çok korktum sana birşey olacak diye kaza yapınca,sen kendini öldürmeden şunu bi al bakayım dedi
yüzük kutusunu çıkardı
açtım içinde bir alyans vardı
içinde ebru yazıyor ve benim ona teklif ettiğim gecenin tarihi yazıyordu
-çalışırken takmasam olur mu?diğer kızlar yanlış anlar şimdi dedim
-bende çıkarayım o zaman dedi
vay amk. ne kadar ağır bir şaka yaptığımı farkettirdi bana böyle çıkışması
-en azından inş. parmağıma olmaz dedim gülerek
-o parmağını kırarım zorla sokarım.bir zevkle yüzük taktırmıyorsun dedi
-kazadan sonra beyin hücrelerimde bir ayar bozukluğu oldu kusura bakma dedim
-o ayar bozukluğu sende ben seni tanıyalı beri var zaten dedi
--
**ben bişey demeden
-özür dilerim dedi.
-özür dilemeni gerektirecek birşey yok haklısın,en mutlu olman gereken anında
bile işi dalgaya vurup kendimi eğlendirirken seni üzüyorum asıl ben özür dilerim dedim
-bunun farkında olman bile seni seviyor olmama bir sebebtir dedi
-fazla abarttığım anlar oluyor.sen bana aynı şakayı yapsan senin kadar alttan alamayabilirim.kendimi biliyorsam almam,
anlayışın ve bana katlanabildiğin için teşekkür ederim
halbuki bir gün bu şakaların bir tanesi kızıp arkana bakmadan çıkıp gitsem yaşayamam bile
kumardan kalma bir huy bu galiba adrenalin gibi
beni bırakıp gitme ihtimalini bilerek seni çok kızdırıyorum.böyle bir riski alıyor olmak
aslında çok korkutucu,sanma ki ebru tamamdır benimdir bensiz yaşayamaz
ben ne yaparsam yapayım bana katlanır,ben gitsem bile arkamdan gelir düşüncesi var
inan yok,
aklıma ya bir gün biterse diye geliyor ve çok daralıyorum.
çok korkuyorum seni kaybetmekten
hiç bir zaman biterse bitsin yaşarım ben onsuz da diyemiyorum
yaşayamaz mıyım?yaşarım elbet ama sende nefes alıyorsun afrikada ki fakir bir çocukta
seni üzmeme izin verme ebru yoksa sonunda ben çok üzüleceğim.
haylaz bir çocuğunum senin ama kulaklarımdan çek arasıra
insan çocukken anasız aşıkkende yarsız yaşayamaz.
tekrar özür dilerim dedim
-benim oğlum yeterince biliyor ne yapacağını zaten.
sadece uygulama hataları yapıyor bazen onu da zamanla öğrenecektir dedi.
birbirimizsiz yaşayamayacağımız halde birbirimizi kaybetmeye meyilli hareketler yapmayalım kelebeğim.
daha önce provalarını yaptık ayrılığın seni bilemem ama ben dayanamıyorum sensizliğe dedi
-evet haklısın ebrum zamanı anımsatan nereye baksak ufuktaki ayrılığı görmeye başladık yine dedim(ankaraya okul için dönecek olması)
bu sırada yemeği de yedik
üstüne kahve de içtik
-kalkalım mı dedi
hesabı ödedim
küçük bir yürüyüş yaptık
-herkes için yazılmış birisi vardır ebru dedim
onaylarcasına başını salladı
-bazen doğru kişiyi bulmak için geçmen gereken bir kaç kişinin hayatına girmesi gerekir dedim
ben seni buldum.bana yazılmış doğru kişim için geçmek zorunda olduğum birisi değilsindir umarım dedim
-kaderi bozmak hattimize değil sen sadece umutlu ol ben öyle yapıyorum çünkü dedi
-bugünümüze kadar olan kısma bakıyorum da şükretmek gerekiyor halimize dedim
-tüm dualarımın ilk kelimesinin kelebeğim dedi
-benim tek duam var o da tek kelimeden ibaret.ebru. dedim
iskeledeki bir banka oturduk ama bizim yerimize değil
başını omzuma yasladı
bende tek kolumla onu sardım
bir süre oturduk
sonra bir türkü kafeye gittik
bir köşeye oturduk
çalan müziğe kaptırdık kendimizi
aheste aheste içtik
gelen gülcüden bir gül aldım ebruya
hem gülcüyü kızdırmak hemde ebruyu güldürmek için
kıran kırana pazarlık ettim gülcü ile
cingene olduğu için ve bende onunla onun lisanını konuştuğum için
ama ebru sıkılmış olacak ki
bir tanesi çekti
-ver kaç para istiyorsa dedi
hevesim kursağımda kaldı
fazlası ile verdim gitti gülcü
ebru sıkılmış olacak ki
-hadi gidelim dedi
hesabı ödedim
gülü masada unuttu
bende neden almıyorsun demedim
bir kaç yüz metre yürüdükten sonra
-o yüzüğün akıbeti de sana aldığım gül gibi olmasın dedim
-offf pardon unuttum hadi dönelim lütfen dedi
-boşver hadi gidelim dedim
ısrar etti geri dönmek için bende inat ettim gitmemek için
-burda bekle o zaman dedi
-tamam boşver ebru dedim
-bekle lütfen dedi
geriye dönüp yürümeye başladı
bende mecburen arkasından gittim
gülü biraz geçte olsa türkü barın barında buldu
masayı kaldırınca bara koymuşlar
gülün fazla olan sap kısmını koparıp
tokası ile saçının arasına soktu
-ne kırıyorsun gülü o kadar para verdik dedim.
-paranı vereyim de sus dedi
ağır konuştu yine ama piçliği ben başlattığım için ses çıkarmadım
sonra o da ağır konuştuğunu farkedip
koluma girdi
-kızdın mı dedi
-yok tamamen haklısın,ben kaşındım dedim
-ben sana para ile alınamayacaklar şeyler verdim.sende bana paramla alınamayacak bir aşk yaşatıyorsun.
bırak para sadece babamın bana verdiği harçlık sana verdiği maaş olarak kalsın hayatımızda dedi
haklı amk. allahın fakir piçinin tekisin amk.paradan bahsettiğin kişiye bak.
beni euroyla kaldırıp dolarla sikti beyler






** -yarın ne yapacağız dedi
-ben çalışıyorum annem yayladan gelecek akşam üstü de eve gitmem lazım dedim
-beraber gideriz dedi
-tamam bakarız dedim
onu evine bırakıp bende eve gittim.
ertesi gün işe geldim
sabah gelen barmene
-şiftleri değişelim mi ben sabah geleyim sen öğlen gel benim biraz işim var öğlen arası dedim
anlaşmayı yaptık
akşam üstü ebru aradı
-bende geleyim mi size dedi
-iyi hadi otelde bekliyorum dedim
-sen geç eve ben gelirim dedi
ben eve gittim
annemle hoş beş konuşurken. yayladan getirdiği üzümden yedim
sonra ebru da geldi
konuşmaya başladılar
annem yayladan bahsetti ebru olan bitenden bahsetti kendi aralarında bir süre konuştular ben
banyo yapıp üstümü değiştirken
ben yanlarına geldiğimde mutfaktalardı
aralarında ki konuşma
annemin yayladan getirdiği üzüm yapraklarını sordu ebru
annemde onlarla yaprak sarması yapacağını söyledi
ebru çok sevdiğini söyledi. annesinin de çok sevdiğini söyledi
tamam annenleri de al uygun bir zamanda gelin yapayım dedi
bi dakika anne ne yaptın resmen davet ettin ailesini
ebru zaten dünden razı
-tamam yarın geliriz dedi
-hadi gidelim geç kaldım dedim
evden çıktık
ebru annesini aradı
-kelebeğin annesi bizi yarın yemeğe davet ediyor anne dedi
bir süre konuştuktan sonra
telefonu kapattı
-bana haber verirsin kaçta gelelim diye dedi
-tamam dedim
ben otele geçtim
o eve gitti
gece iş çıkışı işim biraz uzadığı için ebruyla sadece telefonda görüştük
ona yarın öğlen onunla denize gitmek için öğlen antre kullancağımı söyledim
anlaştık
ben eve gittim
annemle yarın akşamki yemek konusunda konuştuk
halamları gündüzden eve davet edip
evi çeki düzene sokacaklarını bana da eksik olan bir kaç şeyi yarın almamı söyledi
ben sabah erkenden işe gidip
iş çıkışı annemin bana verdiği listedekileri aldım
sonra eve gidip denize gidebilmek için gerekli nevaleyi düzüp
ebruyla buluştuk
denize girdik
eğlendik derken
unuttuğumuz bir şey vardı
akşam çalışacaktım
ben yemeğe nasıl gelecektim
babası da birşey dememişti
sonra otelde gece biraz daha geç gelip barı kapatıncaya kadar bekleyen barmeni arayıp
onunla şiftleri değiştirdim
yemek çıkışı otele dönüp barı ben kapatacaktım
ben eve geçtim ebru da kendi evine
evde son hazırlıklar yapılıyordu
annem ve halam
fesleğenli imam bayıldı
yaprak sarma
börülce salatası ve cacık hazırlamışlar
ben onlara
masayı kurmaya yardım ettim
duşu alıp üzerimi değiştirdikten sonra
babamda geldi
halama kalmasını söyledik ama kalmadı
ebruya telefon açtım geliyor musunuz diye
-yoldayız dedi
heyecanlanmaya başlamıştım
çıkabilecek sorunlar beni endişelendiriyordu
ellerinde tatlı ile geldiler
ebrunun kardeşi de gelmişti
benim bilader de evdeydi
kısa bir tekrar tanışma faslında sonra
salona geçtik
-sofra hazır direk oturun isterseniz dedi babam
-evet soğumasın dedi annem de
bu durumda oturmak zorunda kaldılar
yemeğin başındaki tek konuşmalar
çok güzel olmuş afiyet olsun geyiği idi
daha sonra geyik
işler nasıl yayla nasıl diye genel konuşmalardan sonra grublaşmalar oldu
ebrunun annesi annemden yemek tarifi alırken
babamla ebrunun babası politikaya atıldılar
kardeşlerimiz de
ben şu okulda okudum sen bunu tanıyor musun
o benim de arkadaşım derken onlar da geyik kurdular kendi aralarında
ben ortada ters giden bir durum var mı diye
onları kontrol etmekten kimse ile konuşmadım
baktık herkes yemeğini bitirmiş
ben masayı yavaş yavaş toplamaya başladım
bana yardım etmeye yeltenenlere siz devam edin ben hallederim dedim
ebru yeltenmekle kalmadı o da yardım etti bana
masayı kaldırdıktan sonra
yavaş yavaş lavaboya el yıkamaya geçtiler ve sonra
oturma grubuna yayıldı hepsi
biladerle ebrunun kardeşi
birbirlerine pes iki de rakip olabilmek için yan odaya geçtiler
şöyle bir baktım hepsine
vay amk korkacak hiç birşey yokmuş gibi geldi
hepsi konuşuyor kendi aralarında
kültür farkını sikine takan bile yok
ebru sanki ev hanımıymış gibi
-çay mı içersiniz kahve mi dedi
çayda karar kıldılar
ama ne hikmetse çayı da ben demledim
sonra biz de içeri geçip
oturunca muhabbete biz de dahil olup
sorulan sorulara cevap olduk
ben sıkıldığım zamanlarda
çayın durumunu kontrol etmek için mutfaga kaçtım
çaydan sonra
annem tatlıları da ikram etti
benim iyi geçtiğini düşündüğüm
buluşma tekrar görüşmek üzere sözler alındıktan sonra
vedaya geçti
onları biraz bekletip bende üstümü değiştirdim iş için
gitmeseydin demelerine diğer barmene söz verdiğimi söyleyip
onlarla gittim
beni işe bıraktılar
geç saate kadar çalıştığım için o gece de görüşmedik ebru ile
daha sonraki günlerde annem ebrunun annesini kısır yemeye
davet etti
karşılıklı görüşmeleri oldu
ebrunun babası
sürekli babama selam gönderdi
biz ebru ile işten arta kalan zamanlarımda görüştük
otele geldi
geceleri buluştuk
denize gittik
ebruyu okulu için ankaraya gönderme vaktine kadar olağan dışı birşey olmadı
son gecesinde işe gitmedim
bu durumdan kimse rahatsız olmadı
anlayışla karşıladı iş arkadaşlarım
klasikleşmiş veda hazırlıklarında olduğu gibi söylenecek fazla sözün olmadığı
bir kaç saat yaşadık
sonra bir arkadaşımın evine gittik
orda geceyi beraber geçirdik
sadece birbirimizi üzen
muhtemel yaşayacağımız ayrılık acılarından konuşup sarılarak yatarak
gece sonu sabaha doğru onu eve bırakmak için onların evine gittik
-burda bekler misin dedi
yukarı çıktı
5 dakika sonra
elinde bir poşetle geldi
-gönderdiğin 30.000 mesaj için teşekkür ederim dedi.
ve poşeti bana verdi
tekrar öptü
-yarın gelir misin beni uğurlamaya dedi
başımla geleceğimi ima ettim
tekrar öptü
o yukarı çıktı ben eve geçtim




**eve gelince poşet elimdeki ağırlığını kaybedip
beynimde ağırlık yapmaya başladı
zaten 30bin mesajın için teşekkür ederim dediği zaman
aşkımız için bir uğraş vermiş
olduğu belliydi
peki ben ne yapmıştım hiç birşey
açtım poşeti
gözüme ilk çarpan bir kaç defter oldu
ama onlardan önce bir kutu çıkardım
ebrunun bana hediye ettiği cep telefonu kutusuydu
kutuyu açtım model olarak cep telefonunda son nokta dedikleri cinsten
hani ben paraya kıyıp da o telefonu almazdım
bi tek mesaj bölümü çalışsın birde yes tuşu o kadar küçük olmasın yeter amk
telefonda ne gerek var o kadar atraksiyona
telefonu aldık kabul ettik
poşette kalanları çıkardım
4 tane defter
her birinde ebrunun el yazısı
ilk mesajımdan son mesajıma kadar yazmış
her sayfanın altına
sayfada kaç mesaj yazılmış onu yazmış
diger sayfalarda toplayarak gitmiş
her mesajın başına - işareti koymuş
çok begendiklerine yıldız işareti yapmış
benim onu üzdüğüm mesajlarda ünlem işareti koymuş
bütün defterleri numaralandırmış
bazı yerlerde kısa notlar almış
bazı bölümlerde kendi yazdıklarını da yazmış.
bazı bölümlerde hikayelendirmiş
ama cogunlukla sadece benim yazdıklarımı yazmış
hepsinin basına gün tarihi atmış
son defterde bitmemiş bir defter
son sayfasına bir not yazmış
*benim için milyonlarca kez bastığın telefon tuşları için ellerine
beni bu denli mutlu ettiğin için yüreğine sağlık aşkım
seni seviyorum


** verilen emeğe saygı duydum
kendime baktım olm sen ne bok yedin bu kız için diye
bi bok yemedim lan cevabını verdim
ama bişeyler yapmak lazımdı
bir gecede ona birşey yapıp 4 senedir yapıyor imajı veremezdim
utandım piçolar
onun yaşadığı aşkın saflığına inandım
ha ben sevmiyor muydum seviyordum
ama odun sevgili derler ya
memnun oldum benim amk.
muhtemelen o da benim hakkımda birşey yaptı mı acaba diye düşünüyordur
ama sadece düşünmekte kalacak çünkü yarın elim boş gideceğim ona
bi de telefon almış
benim ona aynı ayarda bir hediye alabilmem için
mahelledeki piçleri toplayıp telefoncu soymam lazım
yada maaşın dolmasını beklemem lazım
bestesi kadere sözleri alın yazısına ait olan bir türkü
kulaklarımda çınladı yine
garibanlığın gözü kör olsun amk.
ertesi gün oldu
her zamanki gibi gece cıkacaktı yola
ankaranın yolları
8 saat 550 km
denizsiz tatsız tuzsuz
bir insanı alacak benden yine
diğer kalabalığın içine sokacak
kimse kalbindeki acıları
cektiği acıyı bilmeyecek
yalnızlıklarında yaşayacak sadece huznu
kim kimdir nereye gider ne iş yapar
sürekli koşuşturan insanlar arasında kaybolacak
güne bir teşekkür mesajı ile başladım
uyanınca o da rica ederim dedi
-30001 inci mesajımı nereye yazacaksın dedim
-kırtasiye de sadece o defterleri satmıyorlardı dedi
-ne yapacaksın bugün dedim
-kahvaltı yapacam birazdan sende gel lütfen dedi
-sonra ne yapacaksın dedim
-bilmek istiyorsan gel dedi
-baban gitti mi işe dedim
-kalkmadı o daha dedi
-kalkınca haber ver gelirim o zaman dedim
5 dakika sonra mesaj geldi
-kaldırdım hadi gel dedi




vay amk inş benim için kaldırdığını söylememiştir
umudu ile gittim evlerine
son gün kahvaltısı hazırlanmış
evin içinde matem sessizliği var
beni öyle bir karşıladı ki annesi
sanki yakınımı kaybetmişim
surat bükük
geç oğlum geç dedi
peder bey kalkmış
kahvaltıya oturmuş bile
ebru sarıldı bana
-hoş geldin aşkım dedi
mutlu görünmeye çalışarak
masaya bende oturdum
çay dolduruldu
kahvaltı yapıldı
benim de işe gitme vaktim geliyordu
izin alacagım adam yanımda duruyordu ama
götüm de yemiyordu amk. sormaya
o kahvaltısını yaptıktan sonra
planlar konuşulmaya başladı
ufak bir kaç alışveriş
valizin son şeklini aldırmak
öğle yemeği için otel
planlardan bazıları idi
ben hala izin alamadım
ve bu planlar işlerken ben nerde olacağımı bilmiyordum
izin alamadan da babası gitti
otelde görüşürüz diye
ben biraz daha oturdum iş vaktimin gelmesine kadar
annem aradı
onunla konuştuk
kapattıktan sonra
-telefonu begenmedin mi yoksa dedi ebru
cünkü hala eski telefonu mu kullanıyordum
-cok begendim de alışamadım henuz hem bu daha çalışıyor dedim.
-yok yok begenmemişsin sen dedi
-tamam söz onu kullanacağım cok begendim dedim




iş saatim geldi
müsade istedim otele gitmek için
ne işi diye ikiside çıkıştı bana
-siz ufak tefek hazırlıklarınızı yapadurun otelde görüşürüz öğlen yemeğinde dedim
ebru biraz üzüldü ama kabul ettiler işe gittim
hiç birşey yok gibi çalıştım
öğlen yemeği için geldiler
ebru bana bakarak ben ona bakarak arasıra çalışıyor olduğumu hatırlayıp çalışarak yemeğini yemesini izledim
yemeklerini yedikten sonra
biraz oturdular
ebru bara gelip
bi kaç işlerinin daha oldugunu söyledi
-akşam antrende görüşürüz dedi
gittiler
ben işten çıkmama yakın ebrunun babasının yanına gidip
-ebrunun gitme saatinde ben çalışıyor olacağım biraz erken çıkabilir miyim dedim
-diğer barmenlerle konuşun kendi aranızda halledin bana sormana gerek yok dedi
-sağolun dedim.
diğer barmenlere gittim
olayı anlattım
lan olm bi siktir git gelme amk. akşam dediler
valla mı lan dedim
vallaymış beyler ciddiymiş adamlar
ne olur ne olmaz müdüre de ilettim olayı
o da onay verdi
ebruyla buluştuk aksam 5 den sonra
bizim yerimize gittik
oturduk bir saat kadar
bilindik ayrılık konuşmaları
gizlenmeye çalışılan bir kaç damla yaş ama
işin kötüsü
ben alışmış gibiydim ayrılığa
öncekiler kadar koymadı
ama aynı durum ebru için geçerli değildi
o gizleyemeden ağlamaya başladı vakit azaldıkça
ebrunun annesi aradı
kızım nerdesiniz bişey yemeyecekmisiniz diye konuştuklarını tahmin ediyorum cünkü
bu sorulara karşılık cevaplar verdi
birazdan geliriz diye de telefonu kapattı




onlara gittik
oturduk
ebru yemek yemek istemedi
o yemeyince bende yemedim
bekle bekle derken
zaman geldi
evden çıktık
otogara vardık
valiz arabadan çıkıp otobüsteki yerini alırken
ebrunun gözyaşları yuvasından çıkıp yanağındaki yerini aldı
uzun sarılma tek bir öpücük
defalarca söylenmiş seni seviyorum dan sonra otobüse bindi
o an'a kadar alışmış olan ben içimdeki onsuzluğu hissetmeye başlayınca üzüntü kudurması yaşadım
tek yapabildiğim el sallamalarına karşılık vermek oldu
yine yalnızlık yine ortada kalma
yine teselli verecek dostum mertebesine ulaşamamış kişilerin eksikliğini hissettim
halden anlamaz soför bastı gitti
gelde bil amk. şimdi ne yapacagını
nereye gideceğini
annesi babası ve kardeşi benden önce alıştılar onsuzluğa
hadi gidelim kelebek dediler
-valla mı ankaraya mı dedim üzüntümü gizleyen gülümseme ile
-deli dedi annesi benimkinin aynısı gülümsemesi ile
beni eve bıraktılar
yattım
ertesi gün iş
ertesi gün yine iş
daha ertesi gün yine iş
erteler arası hasret konuşmaları
özlemi başka dillerde anlatma çalışmaları
günler geçti gitti
ben bu arada geçen sene okulda kalmış
tekrar hakkımı da kullanmamıştım
bu durumda askerlik olasılığı beliriyordu
bir gece tam 4 saat konuşarak
ebruya durumu açıkladım
o illaki olmaz gitme askere okula devam et dedi
bende illaki gideyim aradan cıksın senin okulun bitmesine yakın benim askerlik de bitmiş olur dedim




oku ondan sonra kısa dönem git dedi
bi sene kaldım en iyi ihtimalle senden bir sene sonra biter sonra 6 ay da askerlik çok uzar iş müsade et gidip geleyim dedim
altından girdim üstünden çıktım kabul ettirdim
ama çok gönülsüz bir şekilde
askerlik şubesine ebrunun babasının hatta haberi olmadan
hatta ebrudan başka kimsenin haberi olmadan gittim
4 tertiplerin alınma vaktiydi
tecili bozdurup gitmek istiyorum kasımda dedim
sen istediğin zaman gidemezsiz dediler
en yakın subatta 1 tertip gidersin bozdurmak istiyormusun dediler
kısa bir hesab yaptım
subatta gitsem
mayıs ortasında falan biterdi ertesi sene
bozdurdum
soyup götüme başıma baktılar ibnemiyim diye
baktılar herşey normal askere gidenlerin ki gibi
bizden haber bekle evine yazı gelir dediler
ebruya durumu anlattım
başladı ağlamaya ya doğuya gidersen
ya sana bişey olursa
vay beni unutursan
yok böle olursa diye bütün karamsarlıkları gün yüzüne çıkardı
benim de götüm tutuşmadı degil amk
biraz zaman geçti ebru alanyaya döndü
iki günlüğüne
beraber geçirdik
müşteri sayısının az olması sebebi ile
rahat rahat gezebildik ama
gündem konusu askerlikti
iki gecenin birinde beraber yattık
diğerini ailesi ile geçirdi
3.sünüde yine ankara yollarında
o gittikten bir kaç hafta sonra sonuçlar belli oldu
şubat 23 te askersin olm kelebek diye bir yazı geldi
15 ay eben sikile vatanın kıymetini bilesin
akan kanların azizliğini kavrayasın diye seni de alacağız dediler
askerdik ama nereye
amasya çavuş talimgah
hemen asker moduna geçtim saçlarımı kestirdim 3 numaraya
saçları kestirince
babasına da açıkladım durumu
çok şaşırdılar
sanki ben sünnetsiz bir cavur turistiyim gibi şaşırdılar
tepki bile veremediler
ebruyla konuştuk
gelmemesini söyledim
ankarada ineceğimi
onunla günü geçireceğimi
sonra amasyaya gececeğimi söyledim
anlaştık
bütün kabile ve arkadaşlarım beni uğurlamaya gelmeden önce
bin bir kişi bana askerlik anısını anlatıp tavsiye verdi
çoğu dayak yemeden geldiğini artislik yaparak anlattı
nelere dikkat edilmesi gerektiğini hepsi söyledi
gideceğim gün
cebime paralar sıkıştırıldı
annem ağladı
havaya atıp
düşürmeden tuttular
ve başladık amasya yolculuğuna ilk mola ankarada olacaktı benim için




**genelde ebrunun katettiği kmler geçildi ve ankaranın buz gibi olacağı
verilen molalardaki hava soguklugundan belli oluyordu
normalde sabah altıda orda olmam gerekirken
saat 6 30u buldu
garip yerlerde yolcu indiren şoföre ettiğim küfür
cehenneme reserve yaptırdı
sonunda elimdeki kücük bir valizle ankaraya indim
hem sabahın hem ankaranın hem de kışın sogugunu
ebruyu görünce unuttum
kafamda bere vardı
otogarın içinde sıcak bir yere geçtik
kafamdaki bereyi çıkarınca ebru
saçlarımın halini görüp
ağlama ihtiyacı hissetti
benim onu teselli etme ihtiyacı hissetmeme sebeb oldu
tekrar tekrar konuştuk
askerlik olayını
ama artık yapabilecek bir şey yoktu
askerdim artık
onun bana hediye ettiği telefonu çıkarıp ona teslim ettim
almak istemedi ama
askeriyeye telefon sokmanın yasak olduğunu söyleyip
ikna ettim
neden getirdiğim konusunda bana yine kızdı
telefonumdaki bir kaç önemli numarayı bir kagıda yazıp
telefonsuzluğa da alışmaya başladım
neyin nasıl olacağını bende tam olarak bilmediğim için
ebruya oraya gidince sana bilgi veririm dedim görüşmelerimiz konusunda
-bana mektup adresini de ver oraya gidince dedi
kendi yurt adresini de telefon numaralarını kaydettiğim kagıda ekledi
tek korkusu benim amasyadan sonra
doğuya gitmemdi
bir de beni 3 ay göremeyecek olması
birer tost yedik
hava dışarı çıkılıp gezilemeyecek kadar soguktu
zaten öğlen 12 gibi amasya otobüsüne binmem lazımdı
o zamana kadar oturduk konuştuk
ebru tek kişilik
askere uğurlama töreni düzenledi benim için
hem annem oldu ağladı
hem arkadasım olup en büyük asker benim aşkım dedi
belki havaya atacak kadar gücü yoktu ama
onun sevgisi ile zaten havalarda uçuyordum
otobüse binmeden önce bana bir zarf verdi
bu nedir dedim
-oraya gidince aç lütfen dedi
sevgilim olarak sarılıp
ankaranın acımasız soğugu
ebrunun gözyaşlarını suratımda dondurdu beni öpmeye çalışırken
askere gittiğim için hiç korkum yoktu
hiç üzülmüyordum
ama ebruyu orda öylece bırakmak
aşkın vicdansızlığından başka birşey değildi
otobüse binip hareket edince
kendi kendime kaldım
artık ne bir işim ne de sevdiklerime yakın olma şansım vardı
ebrunun verdiği zarfı açtım
bir adet muska
kocaman kagıdın içine sarılmış benim bir maaşım
ve o kagıtta yazan tek bir satır
-sanma ki karşılıksız verdim.bu bir borçtur. seni seviyorum askerim
zaten benim param vardı
olmasa bile sevgiliden para almak hoşlanmadığım birşeydi
hem de öğrenci olan bir sevgiliden
hem de benim bundan hiç hoşlanmayacağımı bilen bir sevgiliden
otobüsteyken mesaj yazma şansım yoktu
amasyaya gitmeyi bekledim
otogarda inip
kendi kendime boku yedin olm kelebek bu sogukta askerlik mi yapılır amk dedim
askerlik boyunca binlerce kez kullanacağım kulube kartlarından bir tanesini alıp
ebruyu aradım
-zarfı geri gönderiyorum ebru dedim
-nasıl geçti yolculuk dedi
-iyi geçti burası karlı. zarfı geri gönderiyorum dedim
-burası daha da bir sogudu sen gidince dedi
-ebru zarfı gönderiyorum dedim
-bende seni çok özledim.ne zaman teslim olacaksın dedi
-hiç hoş değil yaptığın var benim param dedim
-hadi biterse beni arayamazsan. sesini duyamazsam. hadi çalarlarsa sende ki parayı. dursun bir kenarda işte bana borçlanmaktan neden bu kadar korkuyorsun dedi
ben telefonla konuşurken inzibatlar da enseme çöktü zaten
kulubenin başında beklemeye başladılar
baktım ebru ile bu konuyu konuşmak bir tartışmaya yol açacak
hiç lafdan anlar gibi değil
-tamam benim gitmem lazım dedim
-kendine iyi bak lütfen beni aramayı unutma seni seviyorum dedi.
ben sadece
-bende seni seviyorum diyebildim
kapattım telefonu
inzibatlara aç olduğumu söyledim
askeriyede verirler yemek dedi
bi kaç don atlet alayım dedim
onu da verirler dedi
baktım adamlar kararlı beni götürmeye
çarşıya çıkamayacağım bi kaç ay müsade edin gezeyim traj köpüğü bıcağı falan alayım dedim
kaçacak olsam buraya gelmem dedim
nafile beyler aldı adamlar beni
arabaya götürüp diger askerler adayları ile
beraber götürdüler
kışlaya
anababa günü
kilodun içine kadar aradılar
yiyecek içecek hiç birşey almadılar
daha sonra
evrak bölümüne gittik
kayıtlar alındı
sıraya geçtik
bütün askeri elbiseleri yüklendim
zaten sadece onların verdiğini taşıma ölümdü
bi de üstümde hiç hazır olmadığım
o kıyafetleri giydim
botları taşımak zaten başlı başına zulüm
sağdan soldan emir yağıyor
yürü bekle ilerle konuşma
takip et sırayı bozma
vay amk asker oldukya lan
84 gün geçireceğim bölüğe geldik
parmak izi kayıt falan derken
uykusuzluk yogunluk ayrılık acısı iyice bitkinleştirdi beni
çevremde bir sürü dertli ve ne bok yiyeceğini bilmeyen 20 li yaşlarda askerler vardı
eli belinde gezen kıyafetlerinde ne anlama geldiğini henüz bilmediğim rütbeler vardı
onları görünce biraz doğruluyordum ne olur ne olmaz diye
500 kişiye 6 tane telefon yeter mi amk. millet hayat hikayesini anlatıyor sanki bi konuşmaya başlayan bırakmıyor
ebruyu arama işi yalan oldu
aksam iştiması için toplandık çünkü
vay şöyledir vay böyledir anlattı durdu amk. komutan
yemeğe gectik
karnımı doyurdum
telefona koştum ama yine dolu
bekle bekle yok
ben biraz geç gidenlerden olduğum için
sonradan gelenlere gece gece silah teslim ettiler
neymiş yarın sabah komutan kontrol edecekmiş
silahla bi kaç hareket gösterdiler
ama bi kaç hareketi öğrenmek
bazı sığırların kafalarının hala memleketlerinde olduğu için
iki saat sürdü
tam olay bitti telefon açarım dedim
millet deparla koştu telefona
kararlıydım bekleyecektim sıranın gelmesini
tam sıra azalmışken
bu defa yat iştiması başladı
koğuşa girdik dışarı da çıkarmadılar
yatağa yattım
yorganın altına girdim
ağlıyordum ama
sinirimden
kız o kadar merak etti bir arayamadık diye
gece saat 3 oldu
birisi kaldırdı beni
ne oldu dedim
nöbetin var dedi
ananın amı amk.ne nöbeti
botluk nöbetiymiş koğuşun dışında bekle dediler
bi yere gitme dediler
eşofman terlikle çıktım
kamuflaj bot giy dediler
ne kadar durcam dedim
bi başla bakalım dediler
geçtik nöbete
saniyeler bile ölüm amk.
1 saat sonra beni kaldıran yine geldi başkasını kaldırdı
tamam sen yat dedi banada
bi sigara içebilir miyim dışarda dedim
yasak dedi
telefon açabilir miyim dedim
yasak dedi
anneme babama haber veremedim dedim
acıdı bana aç dedi
gecenin 4 15 inde ebruyu aradım
defalarca çaldırdıktan sonra uyandırdım
bütün isyanlarımı dile getirmek istiyordum ama
üzülmesin diye herşey çok iyi
sıra gelmedi o yüzden arayamadım dedim
o uykulu uykulu seni seviyorum dikkat et beni unutma gibi seyleri tekrarladı durdu
telefon konuşmasını bitirip iyice dertlendim
baktım dışarda sigara içenler var
bende çıktım
ben nerden bileyim amk. onların üst devre oldugunu
kule nöbetinden geldiklerini
yanlarına gittim
ateş istedim
hemen makaraya sardılar
vay toruna bak ateş istiyor dedesinden diye
dedenin amk piç ver işte dertliyiz
pardon dedim döndüm gidiyordum
-nerelisin dedi bi tanesi
-antalya dedim
-neresinden dedi
-alanya dedim
-bilirim alanyaya tatile geldim dedi
verdi ateşi vay amk ne kadar sevindim
hava soğukken sigara içmesi de bir ayrı zevkli oluyor
soguğun agzından çıkardığı dumana bir de sigara dumanı ekleniyor dolu dolu içiyon sigarayı
bi kaç soru sordu şurayı bilir misin burayı bilir misin diye
bilirim tabi amk. göt kadar yer alanya




**ben bilirim filan derken. başka bir dede
benimle konuşana
-siktir et şu piç torunu siktir git lan sen de yat amk. dedi
-iyi geceler dedim gittim yattım
bir saat uyumadım bile
bagırıyorlar amk. koğuş kalk diye
en iri sesli bi angut seçmişler bağırsın diye
ilk gün heyecanı olduğu için yataktan fırlayarak kalktım
askerliğin bana göre en boktan yanı
her sabah traş olmak
sabahın köründe buz gibi suda buz gibi havada
traş ol üstünü giy
kahvaltı yap silah al
iştimaya geç hepsi zamanla yarış gibi
gerekli sayım yapıldıktan sonra
amasyanın karla karışık topragında 500 civarındaki askerin ayak sesleri eğitim alanına doğru çınlamaya başladı
daha sonra sıkıntıdan saydım kaç adım olduğunu 3500 adım
günde 4 kere katediyoruz
yemeden içmeden 14bin adım eder
ilk günler herkes birbirine saygılı
sevecen yaklaşıyor
nerelisin geyikleri
birbirini tanıyor olabilme ihtimalleri en çok konuşulan konular arasında
işin ciddiyetini
askerliğin gerçekten annelerin ve sevenlerinin meraklanacagı kadar zor oldugunu
ilk gün ki kışla hopörlerinden yapılan
şehit asker için bandonun çaldığı bir marşla öğrendim
insanın içini acıtıyordu o borazandan çıkan melodiler
derin hayallere sokarken
acaba benim için de çalacaklar mı bir gün diye ister istemez korkuyordu insan
umarsızca boş boş geçirdiğin günler için kendine isyan ediyordu insan
anneye yapılan saygısızlıklardan dolayı duyulan pişmanlık
kırdığın kalblerin hesabını dönünce ilk iş olarak özür dilemek olarak söz veriyordun kendi kendine
ince çizgideydin
bi kaç ay sonra
risk bölgesinde olup hain bir saldırıda veya cesurca vatan ugruna ölecektin
belki vatan için çok degerli olup şehit sayılacaktın ama
peki ya seni seven gönüller şehitliğimi isteyecek miydi
ilk gün fazla sıkmadılar
mangalara ayrıldıktan sonra
manga komutanı ile tanışma
kendini tanıtma
yürüyüş dönmeler
aksam üzeri bölüğe döndüğümüzde
herkes birbirine kaynaşmaya başlamış konuşuyor kantinde çay sırası bekliyor ama
benim beklediğim yer yine telefon kulubesinin önüydü
birinci hedefte bu defa ebru değil annem vardı
onunla konuştuktan çok iyi olduğum ve herşeyin çok güzel gittiği yalanını attıktan sonra
ebruyu aradım
ama cevap vermedi
sırada bekleyenler de mız mız etmeye başlayınca çaresiz bıraktım aramayı
dışarı çıktım
yalnız bir köşeye oturdum
bir sigara yaktım
üzerine askeri kıyafetin hiç yakışmadığı
uzaktan bakınca dert manyağı olduğu belli
sigarayı içine çekişinden ve cigerlerinden dışarı bırakmayı unutmasından aklında birinin olduğu apacık ortada olan birisi
yanıma oturdu
merhaba topraam dedi ama
o aksanla benim toprak olma ihtimalim sıfırdı
merhaba dedim
sigarası bitmemişti ki
sigara paketini çıkardı
içer misin dedi
yok var benim sağol dedim
yanlış anlamayın piçler ama kısa marlborodan başka içmem
vay amk içmem demeseydim keşke
keşke boğazım sikilseydi o sigarayı içseydim de
ne kadar derdi varsa dinlemeseydim
vay amk. herif garibanlıktan bir başladı aşkına işine gücüne anasına babasına ne varsa anlattı
zaten dertliyim amın cocugu bi de sen anlatma diyemedim lan
acıdım bile piçe
sevgilisi bırakmış
zaten sevdiğinden de emin değil
bana sordu ee sen anlat diye
baktım bi de ben anlatsam özlemimi askeriyeden firar edip amasyada kafa çekecez
ben çok zengin piçiyim dedim
alanyalıyım
her hafta bir karı gecede iki tane değiştirdiğim zamanlar bile oluyor dedim
amacım itici olmak benden uzaklassın da sürekli dertlerini anlatmasın onu mu dinleyeyim amk
vay be hacı bende gelsem alanyaya beni de gezdirir misin dedi
vay amk demin ki dertli manyak gitti
amsalak bi asker çıktı karşıma
gel dedim ayarlarız karı kızdan bol ne var amk dedim
valla mı dedi
baktım gelecek amk. benim gitmem lazım çorapları yıkayacam dedim
dur bende yıkayayım dedi
hay amk yapıştı lavuk bana
ilk asker arkadaşıyım sonuçta
gittik karı gibi çorapları yıkadık
dişleri fırçaladık
yat iştiması için koğuşlara geçtik
millet koğuşlarda birbirlerinin yataklarına konuşlanmış
yavaş yavaş grublanmalar başlamış
dogulular karedenizliler ankara ve cevresinden olanlar
artis piçler
garibanlar
hepsi grublanmış
benim ki de bana sardı
hacı yorgunum yatacam dedim
eyvallah dedi
sayımlar yapıldıktan sonra yine yattık
gece birde yine kaldırdılar
amk kogusta elli kişi var bu sıra bana her gece nasıl geliyor onu da anlamadım
ama kime hesab soracan
hızlı hızlı giyindim
benden önceki nöbetçiye
bi lavaboya gidip geliyoum dedim
direk telefona koştum ebruyu aradım
biraz daha canlı bir ses tonuyla konuşup herşeyin güzel gittiği ambiyansını yaşatmak istedim telefonda
bu saatte niye ayaktasın dedi
seni aramak için kalktım dedim
iyi konuşalım o zaman dedi
dedi ama yalanın ortaya çıkmasına ramak var amk nöbetçi birazdan bagıracak nerde kaldın diye
günler nasıl geçiyor yoruluyor muyuz.zor mu
komutanlar iyi mi?arkadaslar nasıl? kötü davranıyorlar mı?
sevgili şefkati içeren tüm sorularına
herşeyin güzel gittiği yönündeki söylemlerimi bildirdim
biraz olsun sevinmiş gözüküyordu
en azından rahatlama vardı
bu duruma bende sevindim
henüz askere geleli çok az olmasına rağmen şimdiden başlamıştım az kaldı diye onu teselli etmeye
sonra aniden kapatmam gerek komutan çağırıyorum dedim
hızlı bir seni seviyorum muhabbetinden sonra yavaşca avizeyi kapattım
ulan bir telefon olsada sabaha kadar mesajlaşsaydım
askeriyede telefon kullanılamaz diye oy verenlerin telefonları çekmesin inşallah
mal gibi kandırıldığımı hissederek gerekli mercilere küfür ederek nöbeti tuttum ama
her işte bir hayır vardı lan ebruyla konuştum
onun gülümseyen sesini duydum amk. daha ne olsun




**ikinci gün kalkışımda da aynı gürültüyle kaldırıldığımı görünce
askerlikte adam akıllı kaldırılmanın olmadığını farkettim
oysa ebru beni öyle mi kaldırıyordu beni
üstünü başını giyinirken ufak tefek mırıldanmalarda başladı artık millette
küfür seslerinde yükselmeler başladı
üstümü giyinip dışarı çıktım botları giymek için elimde boya ile
ama botlar yok amk.
benim kinin yerine koydukları bot benim ayak numaramdan 3 numara büyük
herkes botunu giyince bekledim acaba artar mı bi tane ayak dengim bot diye
ama nerde amk.
çaresiz giydim
kim bilir kim giymişti daha önce
ayagında hastalık var mıydı
adım atarken bot ayaklarımdan önce yere değiyordu
ben bir kaç saniye sonra yere bastığımı farkediyordum
vay amk o kadar da demişlerdi bana botunun içine ismini yaz diye
ben nerden bileyim o kadar midesiz insanlar olabileceğini amk.
zamanla neler kaybolmadı ki
adam diş fırcasını çalacak kadar büyütmüş işi amk
o dişlerinin amk. bırak sarı kalsın da çalma daha fazla adam olursun
bu adamlarla aynı yerde askerlik yapmak zorundasın
askerlerin götü yavaş yavaş kalkmaya başladı
herkes kendi kimliğine bürünmeye başladı
bunu farkeden komutanlar dizginleri eline almaya başlayınca
sürünmeler
istikamet yemeler
şınav cezaları gibi tek emirle toplu sexler yapmaya başladılar
askerler tarafından suçlular tespit edilip
salaklığından ve beceriksizliğinden yapamayanlar hoş karşılandı
piçliğine bilerek yapmayanlarda
ağırlıklı kesim tarafından anasına avradına selam edildi
daha 4 üncü gün kamuflajın dizleri parçalandı
zaten buz gibi havada sürünmek ne demek askere gitmeyenler henüz bilemez
kamuflaj kardan ıslanırsa bide
o günden hiç bahsetmeyin
her yerde sıra beyler
çay içeceksin kuyruk
verilen molalarda kantine koş kuyruk
silah alma ve bırakma işleminde kuyruk
banyoya girme kuyruk
yemek alımında kuyruk
telefonda kuyruk
amk milletin arkasında beklemekten ibneye çıkacak adımız
sabah mıntıkları öğlen mıntıkaları
buz gibi zeminde izmarit toplamak
ellerin buz tuta tuta
o izmariti atana ana avrat küfür etmek
bir de hiç sigara içmeyenlere acımak
arasıra kışla fırınından satılmak için bölüğe gelen lahmacuncudan lahmacun almak
çayın plastik bardakta da tat verdiğini bilmek
ince belli bardağa hasret kalmak
sivil hayatta yüzüne bile bakmayacağın adamların sana verdiği emirleri harfiyen yerine getirmek
aldığı rütbe ve benden bir kaç ay önce askere gelmiş olmanın verdiği göt kalkmasını sineye çekmek
o yaşta evlenip de askere gelen karısını çocugunu veya doğacak olan cocugunu memlekette bıranların dertlerini dinlemek
komutanlık saatlerinde uykunun götünden akması
gün eğitimi bitince saat 8 de ayakta kalacak halinin kalmaması
botların içinde şişmiş ve beyazlaşmış ayakların
sadece yeni aldığın gömleğin iğnelerini çıkarırken kullandığın iğneyi apış arası patlayan ve dizleri parçalanan kamuflajını dikmek için kullanacağın
çavuş olmak istiyorsan atışlarda görev ifa şartlarını yerine getirmek
silahla koşmayı öğrenmek hemde belirli bir zaman diliminde
kuzey yıldızını siktir et karıncanın hangi yöne yuva yaptığını bilmek
silahı bir dakikadan daha az sürede sökmek gözünü kapatınca bir dakika daha avans almak
manga nasıl hareket eder nasıl emirler veririr uygulayarak öğrenmek
bedeninin binbir eziyetle eğitim adı altında sikilmesine izin verip bunun merhamet duygusunu azaltmak için yapılan bir eğitim olduğunu düşünmek
hep bir ağızdan çok gür bir sesle gündoğdu marşını söylerken tüylerinin diken diken olması
verin lan beni o teröristlerin arasına hepsinin amk gazına gelmek
bırak konuşmayı sıçmayı bilmeyen adamlarla asker arkadaşı olmak zorunda olmak
milletin ilgi toplamak için attığı yalanları dinlemek
karı kız konusu açılınca ağzı açık amsalaklarla muhattab olmak
sevdiğini kalbine gömebilmek
aşkını içinde yaşamayı öğrenmek
sürekli onu düşünmek
ne yapıyor oldugundan istediğin zaman haber alamamak
beni düşünüyor mudur benim onu düşündüğüm kadar sorusuna düşünüyordur elbet deyip kendini teselli etmek
batan güneşlere sevinmek
akılda bir soru ile acaba beni bekler mi diye
gün boyu akılda kalan tek görevin telefona koşup yardan haber almak
terhis olan dedeleri görünce vay amk harbiden bitirdi gidiyor lan adam demek
saçma sapan askerlik düşecekmiş geyiklerine inanmak hayal kurmak
ben ne yapıyorum dercesine dagların tepesine tırmanıp
elde kazma kürekle x v z çukurları kazmak
hiç hasta olmadığın halde revire gitmek için götüm başım ağrıyor demek
gittiğin revirde neyin var amk denildiği zaman verdiğin cevaba göre kontrol edilmeksizin ilaç sahibi olmak
sadece aklıma gelen ilk izlenimlerim geçen bir kaç hafta içinde
ebruyu görme ona kavuşma hayallerimi yaklaşan yemin töreni sonrası yatılı izin alabilme ihtimalim canlandırdı
babamı arayıp yalvardım gel diye
al beni kurtar şurdan diye
ilk başlarda olmaz desede sonra ikna ettim
ebruya da fırsat bulunca telefon açtım gelebilir misin diye
gelirim dedi
gelirim cümlesi bana 3 paket sigaraya maal oldu beyler
sevinçten önüme gelene vermişim
birden saymam gereken şafak sayısı azaldı
benim için şafak ebruyu görmekten ibaretti
ben alanyada o ankarada iken de sayırdum zaten
askerliğe iyice alışmaya başladım
baktım tek başıma mal mal düşünerek zaman geçmiyor
bende işi piçliğe vurdum
bi kaç am göt meme hikayesi anlatıp çevreyi genişlettim
yemin törenine kadar sayılı fırlamalardan biri haline geldim
yemin törenine kadar var amk ben bu yaşıma kadar hiç yürümemişim hissi veren
tören yürüyüsü tören rahatı tören otu boku ne varsa öğrendik
ve zaman o güne geldi
aileler içeri alındı
tribünlerdeki yerlerine geçtiler
20bin asker o gün yemin etti
namus şeref ne varsa vatana teslim ettik
yemin sonrası babam bölüğe kadar gelip beni aldı
ebruyla dışarda buluştuk
kalabalık olduğu için sadece sarılabildik
ama bana acır gözlerle bakması hala aklımda
4 kilo vermiştim
ebrunun babası da gelmişti babamla beraber
iki gecemiz vardı
cuma ve cumartesi
iki baba bir öğrenci kız bir asker oğul

4 yorum:

  1. İyi günler Hayat kurtarmak için böbrek satmakla ilgileniyor musunuz? Böbrek nakline ihtiyaç duyan hastalarımız var, böbrek satmak istiyorsanız, lütfen iowalutheranhospital@gmail.com adresinden bizimle iletişime geçin.
    Ayrıca +1 515 882 1607 numaralı telefondan whatsapp'ı arayabilir veya bize yazabilirsiniz.

    YanıtlaSil
  2. Bu, böbrek satmak isteyen herkese açık bir ilan, böbrek nakli ihtiyacı olan hastalarımız var, bu nedenle böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen iowalutheranhospital@gmail.com adresindeki e-posta adresimizden bizimle iletişime geçin.
    Ayrıca +1 515 882 1607 numaralı telefondan whatsapp'ı arayabilir veya bize yazabilirsiniz.

    NOT: Güvenliğiniz garanti altındadır ve hastamız, onları kurtarmak için böbrek bağışı yapmayı kabul eden herkese büyük miktarda para ödemeyi kabul etmiştir. Sizden haber almayı umuyoruz, böylece bir hayat kurtarabilirsiniz.

    YanıtlaSil
  3. Bu genel halk için bir duyuru, ilgileniyoruz
    Böbrekleri satın almak ve farklı böbrek bağışçılarıyla birlikte çalışabilmek
    Hastalarımız, böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen bizimle iletişime geçin.
    hastamıza böbrek bağışında bulunup bulunmadığınızı onaylayabiliriz ve
    her bağışçıyı büyük ödüller bekliyor.
    E-postamızda bize ulaşın: jupitermedicalcentreinc@gmail.com
    veya whatsapp konusunda bizimle iletişime geçin:
    +1(515)293-5520

    YanıtlaSil
  4. Bu Mayo Clinic'ten genel bir mesajdır ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, eğer bir böbrek satmak istiyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
    mayocareclinic@gmail.com
    Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garanti edilir.
    Daha fazla bilgi için lütfen bize bir e-posta mesajı gönderin.

    YanıtlaSil